EÇBE “yaşama”, “büyüme”, “gelişim” ve “bakım” gibi farklı süreçleri içerir. Dolayısıyla erken çocukluk programlarının amacı çocukları yaşatmak, büyütmek, geliştirmek ve bakımlarını sağlamak olmalıdır. EÇBE’nin yalnızca, anaokulu, ana sınıfı gibi kurumsal eğitimden oluştuğunu söylemek, EÇBE’nin anlamını çok daraltmak olur.
Bu bahsettiğimiz “yaşama”, “büyüme”, “gelişim” süreçleri birbirlerinden ayrı süreçler sanılabilir. Fakat, bunlar birbirleriyle iç içe geçmiş ve etkileşim içinde olan süreçlerdir. Örneğin, çocuk önce hayatta kalıp, sonra büyüyüp,sonra da gelişmez. Bu süreçler eşzamanlı olarak zaman içinde meydana gelir. Bu bakış açısıyla bakıldığında, EÇBE programlarının bu dört süreci kapsayan bir biçimde olması önemlidir.
Yaşamak, çocuk ölümlerinin olmamasıdır. Fakat, “yaşamak” yalnızca çocuğun hayatta kalması, ölmemesi demek değildir. Çocukların sağlıklı bir biçimde hayatta kalmaları demektir. Dolayısıyla, “yaşamak” çocuğun doğumdan itibaren sağlıklı olması anlamına gelir. Sağlıklı olmak fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıklı olmak demektir; yani yine yalnızca hasta olmamak anlamına gelmez. Sağlıklı olmak iki alanı kapsar: Çocuğun beslenmesi ve çocuğun sosyo-duygusal sağlığı. Sosyo-duygusal iyilik hali sosyal ve duygusal olarak çocuğun ne ölçüde geliştiği ile ilgilidir. Çocuğun içinde bulunduğu ortamın ve ona bakan kişilerin stresten ne kadar uzak olduğu çocuğun sosyal ve duygusal durumunu etkiler. Hatta, burada çocuğun içinde bulunduğu durum kadar anne ve babası ya da çocuğa bakan temel kişilerin ruh hali de önem kazanmaktadır.
Beslenme ile sosyal ve duygusal yönden sağlıklı olmak arasında önemli bir bağ vardır. Şöyle diyebiliriz, iyi beslenen bir çocuk fiziksel olarak sağlıklı olacaktır. Bunun yanında iyi beslenen sağlıklı bir çocuğun sosyo-duygusal sağlığı daha iyi olacak, sosyo-duygusal sağlığı iyi olan bir çocuk daha iyi beslenecek ve daha sağlıklı olacaktır. Öyleyse, erken çocukluk bakım ve eğitimi çocukların mutlaka sağlıklı yaşamaları amacıyla, beslenme ve sosyo-duygusal iyiliği kapsamalıdır.
Büyüme, çocuğun kilosunun ve boyunun artmasıdır. Çocuğun kilo ve boyunun artması için doğru miktarda ve doğru yiyecekler yemesi gerekir, aynı zamanda da yediklerinin ne derece vücudu tarafından kullanıldığına bakılmalıdır. Çocuğun yediklerinin, büyüme ve gelişmesine katkı yapabilmesi bir başka deyişle verimli olabilmesi, çocuğun sosyo-duygusal iyiliği ile ilişkilidir. Sosyo-duygusal olarak sağlıklı olan çocuk, yediği besinleri daha iyi özümleyecek ve kullanacaktır. Bu durum çocuğun gelişimi ile büyümesi arasındaki önemli ilişkiyi göstermektedir.
Gelişme, deyince ise çocuğun tüm gelişim alanlarını düşünmeliyiz. Çocuk, fiziksel olarak büyürken, artık daha iyi koşar, vücuduyla farklı hareketler yapabilir hale gelir. Güçlenir, boyu uzar… Bir yandan da zihinsel olarak beyni gelişir, dil gelişimi artar, anlattıklarınızı daha iyi anlar, sebep sonuç ilişkisi kurabilir… Aynı zamanda da çevresindeki kişilerle ve akranlarıyla sosyal-duygusal olarak ilişki kurma düzeyi gelişir. Yani, çocuk hem fiziksel, hem zihinsel hem de duygusal yönden gelişmektedir. Öyleyse, erken çocukluk eğitiminde gelişim bu farklı boyutlarıyla bir bütündür. Dolayısıyla, EÇBE programları çocuğun doğduğu andan itibaren tüm gelişim alanlarını desteklemeli, ortaya çıkan gelişim bozukluklarını takip etmeli ve gerekirse erken müdahale ederek bozuklukları iyileştirmelidir. Aksi halde, çocuğun gelişimindeki aksamalar birikir ve uzun vadede etkileri ömür boyu sürebilir.
Bakım da aynı şekilde sadece fiziksel bakım vermek anlamına gelmez. Çocuğu güven içinde hissettirerek bakılması anlamına gelir. Çocuğa bakım vermek; ona sıcak ve temiz bir çatı sunmak, karnının tok, giysilerinin uygun olması, bir yandan dahastalanmaması, iyi beslenmesi, akranları ile etkileşimde olması, gelişim fırsatlarının sunulması anlamına gelir.
Özetle, çocuğun erken çocukluk yıllarında “yaşaması”, “büyümesi”, “gelişimi” ve “bakımı” birbirinden ayrılamaz, iç içe geçmiş süreçlerdir. EÇBE tüm bu süreçleri kapsamalıdır.
Erken çocukluk eğitim ve bakımı programlarının yalnızca ilkokula başlamadan önceki seneyi yani anaokulunu hedef alması yine süreci daraltmak anlamına gelir. Çocuğun sağlıklı yaşaması söz konusu olduğuna göre ve çocuk anne karnında büyümeye başladığına göre; bu süreç doğumdan başlamalıdır. Gebelikle başlayan büyüme ve gelişme, uzun yıllar boyunca devam eder. Bu sebeple, EÇBE annenin hamileliğinden başlayarak, çocuk okula başlayana kadar hatta ilkokulun ilk yıllarına kadar devam eden bir süreci içerir. Türkiye’de EÇBE 0-6 yaş aralığını kapsar, erken çocukluk yılları son derece önemlidir.
Çocuklar belirli kalıtım özellikleri ile doğarlar. Ancak, doğum sonrasında büyüyüp gelişmesi, ve potansiyelini en üst noktasına kadar kullanabilmesi çocuğun çevresinin onun gelişimini ne denli desteklediğiyle ilgilidir. Yani, çocuğun potansiyeli, “kendi kendine” ortaya çıkmaz ya da çocuk kendi kendine gelişmez. Çocuk doğduktan sonra yaşaması, büyümesi ve gelişimi ancak onun çevresi tarafından desteklenmesiyle mümkündür. EÇBE programlarının amacı da çocukların bu yıllardaki gelişimlerine destek olmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için—çocuğun gelişimini desteklemek ve çocuğun potansiyelini en üst noktasına kadar kullanabilmesini sağlamak için—ilk 6 yıl kritik önem taşır.
İnsanın 0-6 yaş aralığındaki gelişim hızı, diğer dönemlere göre çok daha hızlı olduğundan insan hayatının en önemli kesiti olarak nitelendirilir. Örneğin, beyin çocuğun doğumu itibariyle büyük bir hızla gelişir ve beyin gelişiminin büyük çoğunluğu 7 yaşına kadar tamamlanır. Beyin gelişirken çevresel koşullardan çok fazla etkilenmektedir.
Dolayısıyla, gelişimin temelleri bu ilk 6 yılda atılmaktadır. Çocukların iyi beslenmesi, oyuncaklar ve başkaları ile uyarıcı nitelikte etkileşime girmesi, aldığı eğitimin kalitesi, çocuğa sunulan deneyimlerin tamamı onun sosyal-duygusal, fiziksel ve zihinsel gelişimini doğrudan etkiler. Bu adeta şu anlama gelir; çocuğun ilk 6 yıldaki gelişimi ileriki yıllardaki hayatı için sağlam ya da zayıf bir temel oluşturulmasına sebep olur. Burada atılan temeller, inşa edilen binayı etkiler. Artık, tüm yapılan bilimsel araştırmalar, doğumdan altı yaşa kadar olan dönemi, insan gelişimi açısından “hayati” olarak kabul etmektedir.
Çocuğun içinde büyüdüğü evi, yani ailesi elbette çocuğun en yakın çevresidir. Çocuk en yakın çevresinden doğrudan etkilenir. Fakat, ‘çevre’ sadece çocuğun içinde bulunduğu yakın aile değildir. Çocuğun ailesinin içinde yaşadığı toplum, ailesinin çalıştığı kurumlar, sosyo-politik çevre gibi diğer çevrelerin de önemi göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü, çocuğun ailesinin de bu çevrelerden bağımsız olduğu düşünülemez. Bu çevreler çocuğun ailesinin günlük hayatını mutlaka etkiler. Örneğin, çocuğun anne ve babasının çalıştığı kurumun şartları çocuğu etkiler. Ailenin geliri, çalışma yoğunluğu, çalışma yerinin ne kadar stresli bir ortam olduğu, çalışma ortamında çocuk bakımı hizmetleri verilip vermediği gibi şartlar ailenin çocuğa verdiği bakımı etkiler. Dolayısıyla, çocuğun erken yıllarda içinde bulunduğu aile, okul, toplum, toplumdaki kültüre bağlı uygulamalar ve çocuğun gelişimini etkileyecek devletin aldığı kararlar, kanunlar çocuğun gelişimi üzerinde rol oynar. Bu sebeple, EÇBE çocuğun gelişimini etkileyecek bu farklı ortamların durumunu ve olası etkisini göz önüne aldığı zaman verimli olur.
Erken çocukluk eğitimi, gelişimi ve bakımı insanın en temel hakkıdır. Her çocuğun yaşama ve gelişme hakkı vardır. Çocuklar bunu kendi imkanlarıyla yapamayacaklarına göre, gelişim hakkını elde edebilmek için yetişkinlere bağımlıdırlar. Bu sebeple, eğitim sisteminin ve çocuğun çevresindeki yetişkinlerin en temel görevleri arasında bu hakkı ona vermek gelir. İster varlıklı bir ailenin çocuğu olsun, ister en düşük sosyo-ekonomik çevrede yaşayan bir ailenin çocuğu olsun, bu hak herkes için geçerlidir ve yerine getirilmesi şarttır. Ailenin maddi durumuna göre değil, her çocuk ve aile için bir önceliktir.
EÇBE’nin Etkileri
Son yapılan araştırmalar erken çocukluk yıllarında etkili olan tüm faktörlerin, insan hayatının ileriki yıllardaki çıktıları belirlediğini göstermiştir. Erken çocukluk eğitim ve bakım hizmetlerinin çocuğun gelişimi üzerindeki etkileri şöyle özetlenebilir:
- dil ve okuryazarlık becerilerini kapsayan bilişsel gelişim,
- diğer bireylerle ilişki kurma yeteneğini kapsayan sosyo-duygusal gelişim
- boy, ağırlık, dengeli beslenme ve diğer fiziksel göstergeleri içine alan fiziksel gelişim
Öyleyse, EÇBE programları çocukların gelişimlerinin çok önemli olan ilk yıllarında beslenmesini, sağlığını, bilişsel gelişimini ve sosyal etkileşim becerilerini geliştirir. Böylelikle, çocuklar okula hazır olur ve daha iyi uyum sağlarlar. Okula hazır başlayan çocukların ilerleyen yıllarda sınıf tekrarlama ve okulu terk oranları daha düşük düzeylerdedir. Böylelikle, çocukların eğitim düzeyi yükselir ve eğitimin maliyeti de düşer. Çocukların sağlıklı olmasını sağlamak, çocuğun büyüdükçe toplumsal uyumunu arttırırken, bağlı olarak ileriki yıllarda sağlığa yapılan masrafları da düşürür.
EÇBE’nin aileler üzerindeki etkilerini düşündüğümüzde ise, çocuğun aile dışında kaliteli bakım ve eğitim alması, ailelerin (özellikle kadınların) iş hayatından kopmamasını, iş deneyimlerini arttırmalarını sağlar. Hizmetler sosyal ve ekonomik olarak ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarının da kaliteli EÇBE hizmetlerinden faydalanmasını sağladığında bu ailelerinin çocuklarına yaşama daha eşit bir şekilde başlama fırsatı tanır. Bu sayede, toplumda eşitlik artar. Sosyal ve ekonomik olarak ihtiyaç sahibi olan ailelerin çocuklarının da kaliteli EÇBE hizmetlerinden faydalanabilmesi, yaşama daha eşit bir yerden başlamalarını sağlar. Buna ek olarak, çocukların erken yaşlardan itibaren eğitimde eşit fırsata sahip olmaları ve iyi eğitim almaları erken çocukluk hizmetlerinin toplum üzerindeki etkilerini gösterir. Örneğin, gelişimsel geriliği veya aksamaları olan çocukların erkenden teşhis edilmesiyle daha erken müdahale edilebilmesi ve çocukların sosyal uyum geliştirmeleri gibi birçok anlamda toplumun geleceğine yatırım yapılmış olur. Aynı zamanda, çocukların daha fazla eğitim alması, toplumda daha üretken bir iş gücü yaratır ve buna bağlı olarak da toplumda daha yüksek oranlarda üretim anlamına gelir.
Sağlıklı ve eğitimli insanların toplumda iş sahibi olmaları ve üretken olmaları sayesinde toplumun verimi artar. Örneğin, okumuş ve sağlıklı bireyler olmanız sayesinde, meslek sahibi olarak, hepimizin iş yapmasıyla toplumsal sermaye artar ve dolayısıyla toplumdaki eşitlik artacaktır. Sağlık, eğitim, toplumsal sermaye ve eşitlik; tüm bunlar toplumun ekonomik büyümesini ve insani gelişimi etkiler. Bu durumda; erken yaşlardan başlayarak çocukların eğitim ve bakım almasıyla, sağlıklı büyüyerek verimli bireyler olarak yetişmeleri, ülkesine çalışarak katkıda bulunmaları yani, EÇBE sistemi ve hizmetleri insani gelişimin başlangıç noktasıdır. EÇBE hizmetleri ilk aşamada doğrudan çocuk ve aile üzerinde etkili olurken, uzun vadede toplumsal gelişimi sağladığı görülür.
Araştırmalar, kaliteli işleyen EÇBE sisteminin, çocukların sahip olduğu fırsatların eşit bir düzeye getirilmesi, ve yoksulluk ve eşitsizliğin nesilden nesile geçişinin önüne geçilmesinde önemli bir araç olabileceğini göstermektedir. Bu durumda, öncelikli amaç çocukların yaşamlarının ileriki yıllarında ortaya çıkacak farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, EÇBE programları yoluyla, hayatlarındaki eşitsizliği ileriye dönük olarak azaltmak olmalıdır.