Çocuklar ile kurduğunuz etkili iletişim, eğitim süreçlerini yönetme şekliniz, sorunlar ile başa çıkma beceriniz, kendinizi ifade etme şekliniz…Tüm bunlar, çocukların gelişiminin desteklenmesinde belirleyici bir rol oynar. Bu bölümde farklı başlıklar altında sınıf yönetimine ilişkin bilgileri, bir araya getirmeye çalıştık.
Sevgili Öğretmenler, Bildiğiniz gibi, çocuklar sınıf içinde alınan kararlardan olumlu ya da olumsuz şekilde etkilenirler. Peki, acaba çocukları da etkileyen bu kararlarda çocukların fikri, görüşü alınıyor mu? Bu kararlara katılımları sağlanıyor mu? Biz yetişkinler, fikirlerini, görüşlerini özgürce söyleyen, doğruyu savunan çocuklar istiyorsak, çocukları da sınıfın eşit bir bireyi olarak kabul etmek, kendilerini doğrudan ya da
Yetişkin ve çocukların dünyalarındaki en temel farklardan biri duyguları algılamaları, değerlendirmeleridir. Okulöncesi dönemdeki çocukların, diğer insanların yüz ifadelerinden, sözsüz mesajlarından duyguları anlama becerileri oldukça yüksektir. Yetişkinlerse duyguları anlamak için sözel mesajları, açıklamaları da dikkate alırlar. Bu durum okulöncesi dönemde çocuklarının duygusal okuryazarlıklarını geliştirmeleri için önemli bir başlangıç noktası olarak düşünülebilir. Duygular ihtiyaçların işaretidir Öncelikle duyguların
Öğretmenler, sınıflarındaki çocukların birbirlerinden farklı olduğunu sıkça söylerler; hatta sınıfta kardeş ya da ikiz/üçüz olan çocuklar varsa, aynı evde büyümelerine rağmen kardeşlerin de birbirine pek çok bakımdan benzemediğini şaşkınlıkla anlatırlar. Her ne kadar, her çocuğun “huyunun” birbirinden farklı olabileceğini bilseler de, bu farklılıkların neler olacağını tam olarak bilemeyebilirler. Bunu anlamak için mizaç kavramını bilmek önemlidir.
Örnek: 4 yaşındaki Ayla köşede oynuyor. Öğretmen merakla yanına gidiyor. Elinde birkaç yırtılmış kitap sayfası olan Ayla öğretmene bakıyor.Kitapların sayfalarının yırtılmış olduğunu gören öğretmen Ayla’ya kızıyor ve kitapları hemen alıyor. Bununla birlikte bazen Ayla’nın oynadığı farklı yerlerden kırılma sesleri de geliyor. Öğretmen “Bu oyuncaktan nefret ediyorum!” bağırışları içinde kırık oyuncakları kutulara dolduran Ayla’yı görüyor. Öğretmen
Sevgili Öğretmenler, Pek çok araştırma çocukların ilerde iyi birer okuyucu olmaları için, bolca okumanın önemini ortaya koymuştur. 22.000 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma bebekliklerinden itibaren haftada en az üç kez kitap okunan anasınıfı çocuklarının dil becerilerinin, daha az okunan yaşıtlarına göre ciddi anlamda ileri olduğunu göstermiştir. Okuma, okulda akademik başarı açısından en önemli konulardan biridir.
Örnek: Kaya trenlerle oynamayı çok seviyordu. Dikkatlice rayları dizer, oyuncaklarla trenlerin geçebileceği uzun yollar hazırlardı. Pınar ise sınıfta genelde çok sıkılır ve insanlara sataşırdı. Kaya tam oyun düzenini tamamlamıştı ki sınıfta koşan Pınar hepsinin üstünden tekmeleyerek ve dağıtarak geçti. Kaya’nın hazırladığı bütün yollar yerle bir oldu ve Kaya ağlamaya başladı. Öğretmen geldi ve Pınar’a çok kızdı.
Sevgili Öğretmenler, Yaratıcılık kendini ifade edebilmenin en özgür şeklidir. Çocuklar için de kendilerini özgür ve açık şekilde ifade etmekten daha tatmin edici ve mutluluk verici bir şey yoktur. Doğduğu andan itibaren bebeklerin sürekli olarak çevresini gözlediğini, dinlediğini, hissetmeye çalıştığını ve farklı denemeler yaptığını farketmişsinizdir. Biraz büyüdüklerinde her yeni deneyim ve keşif onları daha da heyecanlandıracak
Çocukluğunuzda sizlere anlatılmış masalları anımsar mısınız? Kırmızı Başlıklı Kız, Çirkin Ördek Yavrusu, Pinokyo, Rapunzel, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kibritçi Kız, Külkedisi ve daha niceleri… Nasıl oluyorsa masallar hiç eskimiyor, nesilden nesile aktarılmaya devam ediyorlar. Ninelerimizden, annelerimizden, babalarımızdan dinlediğimiz bu masallar, bugün bile bizleri o çocuksu hayal dünyasının derinliklerine doğru hoş bir gezintiye çıkartıyor. Aslında
Bilim eğitimi deyince, birçoğumuzun aklına “fen bilgisi”, “fizik”, “kimya” gibi konular ve bilim insanları gelir. Erken çocukluk döneminde bilim eğitimi ise ülkemizde hem anne-babalara hem de birçok öğretmene uzak bir kavram gibi gözükmektedir. Oysa ki erken yaşlarda bilim eğitimi ne sandığımız gibi zor ve karmaşık, ne de gereksiz bir konudur. Çocukların ilk zamanlarından başlayarak doğa,
Örnek: Melis yerlerde çığlıklar içinde bağırıyor ve ağlıyordu. Öğretmen ‘Melis! Hadi! Ayağa kalk!’ diye bağırdı. ‘Hadi! lütfen kalkar mısın?’. Melis yerde tepiniyor ve ona yaklaşanlara gelişi güzel tekmeler atıyordu. Öğretmen artık durması için Melis’i çekerek kaldırmaya çalışıyordu fakat Melis yerden kalkmamak için çırpınıyordu. En sonunda onu kaldıramayan öğretmen yardım için birini çapırdı; ve uzun süre Melis’i