Çocuklarla Zor Konuları Konuşmak
Yard. Doç. Dr. Mine Göl-Güven
Uzun zamandır çocuğun doğası üzerine düşünüyorum. Çocuk nasıl bir varlıktır sorusu sadece beni meşgul etmiyor ve etmemiş. Tarih boyunca felsefe, din, sosyoloji, antropoloji, psikoloji, politika, siyaset ve ekonomi, çocuğu ve çocukluğu hem yaratmış hem de tanımlamış.
Farklı dinler insanın ilk evresi olarak gördükleri çocuğa ya günahkar demişler ya da sabî. Romantik çağda çocuk korunmaya muhtaç bir varlıkken, modern, sanayi/tarım toplumunda topluma faydası oldukça varlık olabilmiş. Post modernite ile birlikte ise ihtiyaç halinde olan ve zarardan korunması gereken edilgen bir nesne olmuş çocuklar. Hayattan ve toplumdan el ayak çektirilmiş, suni okul ortamlarında suni bir müfredata maruz bırakılmışlar. Ortası bulunmamış, topluma faydaları çocuk işçi olmalarında görülmüş ya da toplumun zararlarından korunmaları için ise çocuk öğrenci olmaları gerekmiş.
Günümüzde toplumun çocuğa zarar verici yönleri ya gerçekten daha fazla ya da artık gözümüze daha çok batıyor. Örneğin mahalle ruhu kalmadı mı? Okullar daha az güvenli yerler mi oldu? Çocuklar eskiden daha özgürlerdi şimdi sokağa bile bırakmaya korkuyor muyuz? Birilerinin çocukları kaçırması ve zarar vermesi geçmişe göre daha mı olası? Eskilere dayanan güvenilir bir veri sistemimiz olmadığı için, geçmişle bugünü karşılaştırmamız mümkün görünmüyor.
Bana kalırsa, toplumun bireye zarar verici yönü değişmedi ama bizler yüksek iletişim ve teknoloji çağında bu olayları daha çok duyuyoruz. Çocuklarımız da öyle. Artık hiçbir şey uzakta değil, her şey yanı başımızda ve artık haberleri öğrenmek istediğimiz hızın çok çok üzerinde alıyoruz. Çoğumuz o kadar bunaldık ki, gazete okumaya, haber dinlemeye ara bile veriyoruz. Ama bu seçimi yapmak çocuklar için zor. Onlar yine zor konulara maruz kalıyorlar ve madur oluyorlar.
Madem durum bu, çocuklarla zor konuların konuşulması biz yetişkinlerin, özellikle anne-babalar ve öğretmenlerin kendilerini yetiştirmeleri gereken bir konu. Önemli olan bu konuların sümen altı edilmeden, görmemezlikten gelinmeden, boşver daha küçük nasıl olsa anlamaz denilmeden ele alınması. Olanları çocuklardan saklamak mümkün değil, istediğimiz de bu olmamalı. Olanları onlara anlatmak, onları rahatlatmak ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak mümkün. Bu yazının amacı sizlere bu konuda rehberlik etmek.
Aşağıda bazı öneriler sıraladım. Her çocuk farklıdır ve her çocuk için farklı yaklaşımlar benimsenmesi gerekir. Her öneri her çocuk için uygun olmayabilir. Sizlerin bu durumu göz önünde bulundurarak adım adım ilerlemenizi öneririm. Öneriler şunlar:
- Sınıfınızda zor konuların her an açılabileceğine karşılık hazırlıklı olun. Bir çocuk geçen gün yaşanan tacizden veya terör olayından “Biliyor musun öğretmenim,…. olmuş” diyerek konuyu pat diye açabilir. Sizlerin bu konuları okumanız, öğrenmeniz önemli. Her ne kadar zor konular bizlerin de zor kaldırabildiği konular olsa da, okumamak için sayfaları çevirsek veya haber kanallarını değiştirsek de bu olaylar oluyor. Bizler kendimizi rahatsız hissedersek, bu tür konuların konuşulmasında da sıkıntı yaşabiliriz. Ya üstünü kapatmayı tercih ederiz, ya kaçarız, ya unutmaya çalışırız. Ama bunların hiç biri sağlıklı çözümler değildir. Bu nedenle en azından kendimizi bu konuların konuşulabileceğine ikna edecek kadar bilgi sahibi olmalıyız.
- Aslında ilk adım bu konuların pat diye açılmasını beklemeden atılmalı. Çocuk kitapları, çizgi filmler, bizlerin öğrettikleri konular, sınıfta konuşulanlar genelde “yumuşak malzemeler” (İngilizcesi soft materials). Çocukluğu hala masumiyet çerçevesinde gördüğümüz ve çocukları da korunması gereken varlıklar olarak değerlendirdiğimiz için belki de. Ama çocuklar ölüm, boşanma, yıkım, felaket, göç, şiddet, taciz, terör yaşamıyorlar mı? Bazıları kendi hayatında yaşıyorlar, bazıları da diğer çocukların yaşadıklarını görüyorlar. Bu nedenle, zor konuların yer aldığı kitaplar, filmler, çizgi filmler, yani çocuklar için üretilmiş görsel ve edebi ürünlerin çocuklar için ulaşılabilir olmasını sağlayın.
- Zor konular gerek çocuklar tarafından gerekse bir kitap okunduktan sonra açıldığında neyi ne kadar bildiklerini öğrenmeye çalışın. Burada travmayı ilk elden yaşayan çocukların en azından güvendiği bir yetişkinle konuşmasına fırsat tanımak önemli. Zaten içinde herşeyi biliyor diye düşünmemek gerekiyor. Onların yorumlarını öğrenebilmemiz yaşadıkları travmanın şiddetinin farkına varmamız için gerekli. Yalnız, çocuklar kendilerini çabucak ve doğru ifade edemeyebilirler, aynı biz yetişikinler gibi. Bunun için onların kendilerini rahat hissedecekleri bir ortamda bunu yapmak lazım, ayak üstü konuşmaları vakit darlığı hissettirebileceği için önermiyorum.
- Travmayı ikincil elden yaşayan çocuklar için ise neyi ne kadar, hangi kanallardan öğrendiklerini bilmemiz gerekiyor. Birbirleriyle konuşuyorlar, televizyon seyrediyorlar, yazılı ve görsel basında çıkan haberleri okuyorlar, dinliyorlar, biz konuşurken kulak kabartıyorlar, ağabey veya ablaları sosyal medya kullanıcıları, telefonlarına gelen mesajları birbirlerine gösteriyorlar. Küçük çocuklar da olan biteni böylece öğrenmiş oluyorlar. Bu nedenle, bu konular açıldığında sorgulayıcı olmadan “Farklı birşey söyledin, daha önce senden böyle bir şey duymamıştım, biraz daha anlatmak ister misin?” benzeri bir cümle kurarak çocuklara yaklaşabilirsiniz.
- Bildiklerinden yola çıkarak doğru bilgi vermeye çalışın. Örneğin “Yarın burada da bir bomba patlayacakmış” diyen bir çocuğa “Bu tür bilgileri yetkililer insanlarla paylaşırlar. En güvenilir bilgi onlardan gelir, sen böyle bir şey olacağını nereden duydun?” diyerek duyduklarının güvenilir kaynaklar olmayabileceğini de söylemiş olursunuz.
- Ne yapmanızı istediğini, sizden beklentisini öğrenin. ‘Kendini güvende hissedebilmen için ne yapabilirim?’ diye sorun. Çocukların bir çoğu en azından İstanbul’dakiler deprem için acil eylem planı çalışmaları yapıyorlar. Buradan yola çıkarak, böyle bir durumda sizin okul telefonundan ailesini arayıp iyi olduğunuzu haber vereceğinizi, akşam servise binip eve gelebileceğini vs, acil durumda fakat günlük akışınız çerçevesinde nasıl hareket edebileceğinizi çocukların fikirlerini alarak belirleyin.
- Hiçbir şey yokmuş gibi davranmayın. Yalan söylemeyin. Cevaplarınızda kısa, net ve anlaşılır olmaya çalışın. Konuşmanızda onun kendini ifade etmesine fırsat verin. Fazla detaya girmeyin. Onu dinleyin. Konuşmanızı başka sormak istediği bir şey olup olmadığını sorarak ve ona güven veren bir cümleyle bitirin.
- Zülfü Livaneli bu yılki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı fırsat olarak gördü ve çocukların hayatlarını iyileştirmemiz için biz yetişkinlere mesajlar verdi. Bir şarkı besteledi ve adını “Haberleri Açma Baba” koydu. Sizler de televizyon ve sosyal medya kullanımını en aza indirilmesi için ailelere tavsiyelerde bulunun. Şiddet görüntüleri içeren görsellerden uzak tutulmalarına çalışın. Ve tabiki Zülfü Livaneli’nin temennisini gerşekleştirmeye çalışalım.
- Sizin moraliniz bozukken konuyu açmayın. Sesinizin tonu, vücut diliniz, jest ve mimikleriniz çocuklara mesajlar verecektir. Güvendikleri kişilerden biri sizsiniz ve siz ne kadar sağlam durursanız onlar da sizden bu güveni alacaktır.
- İyi bir gözlemci olmaya çalışın. Bu olaylardan her çocuk aynı şiddette etkilenmiyor olabilir veya etkilendiği halde bunu farklı şekillerde gösteriyor olabilir. Bu nedenle çocukların gündemlerini takip edin. Eğer bir konuyla ilgili sürekli konuşuyorsa veya endişeli ve sıkıntılı bir durum sergiliyorsa, alt ıslatma, tırnak yemek veya tikler ortaya çıktıysa, konuyu mutlaka aileye açın ve bir uzmandan yardım almaları için aileye rehberlik edin.
- Öfkelenip belirli gruplar hakkında önyargılı nefret söylemlerinden kaçının. Onların da bunu yapmasını önleyin. “Kızgın olmanı anlıyorum ama yine de kendini ifade etmenin daha iyi yollarını bulabilirsin” gibi uyarılarla nefret söyleminin sınıfta kabul görmediği mesajını onlara verin. Aileleri de bu konuda bilgilendirmeye ve yönlendirmeye çalışın.
- Dünyada sadece küçük bir grup insanın, insanlara ve çocuklara zarar vermeye çalıştıklarını söyleyin. Çok daha büyük bir kesimin, iyi bir insan olmaya çalıştıklarını onlara hatırlatın.
- Üst perdeden konuşmamaya çalışın. “Bize bir şey olmaz“, “Bunları düşünme“ gibi. Bunun yerine “Seni anlıyorum”, “Benim de zaman zaman kafama takılıyor”, “Aynı duyguları paylaşıyoruz.” gibi cümleler kurmaya çalışın.
- “Korkuyor musun?”, “Üzüldün mü?” gibi evet veya hayır şeklinde cevaplandırılacak sorular yerine “Ne hissediyorsun?” gibi ucu açık sorular sorun.
- Etrafınızdaki iyiliklere odaklanın. Konuşmalarınızda, size fotokopi çekmenizde yardımcı olan öğretmen arkadaşınıza, projelerinde ona yardımcı olan sınıf arkadaşına göndermeler yapın. Çevrenizdeki iyilikleri çoğaltın ve bunları görmelerini sağlayın.
- Konuşmaya devam edin. Bir kere sormak veya konuşmak yetmeyebilir. Sürekli farklı bilgilerle karşı karşıya kalıyorlar. Bunun için bildiklerini sürekli kontrol etmek lazım. Bazı çocuklar içine kapanık olup kendilerini çabuk açmak istemeyebilirler. Böyle çocuklarla bir iki denemeden sonra konuşmayı başlatmada başarılı olabilirsiniz.
- Bazen “Neden bunlar oluyor, insanlar niçin kötülük yapıyorlar?” gibi sorularla karşılabilirsiniz. Dürüst olun. Bu soruları cevaplandırmanın hiç kolay olmadığını, sizin de bu soruları kendinize sık sık sorduğunuzu söyleyin. Bazı insanların şiddet kullanarak zorlukların üstesinden gelmeye çalıştıklarını ama şiddetin hiçbir zaman kimseye karşı kullanılmaması gerektiğini söyleyin.
- Siz de stres ve tramvayla baş edebilme becerilerini geliştirin ve onlara örnek oluşturun.
Not: Yazının bazı bölümleri “Çocuklarla Terörü Konuşmak” yazımdan alınmıştır.