Erken Çocukluk Eğitimi bir Erken Müdahaledir de
Prof. Dr. Sevda Bekman
Erken Çocukluk Eğitimi’nin (EÇE) önemi ve rolü insanın gelişim süreci ile yakından ilgilidir. Gelişim, kalıtım özelliklerine sahip çocuğun çevre ile karşılıklı ve dinamik etkileşimi sonucunda yaşanan deneyimlerin yarattığı bir değişim sürecidir. Burada çocuğun sahip olduğu özellikler çevreyi etkilerken, çevre de çocuğun gelişimini etkiler. Bu süreçte çocuk aktifdir ve çevrenin sağlayacağı deneyimleri yönlendirme gücüne sahiptir. Gelişimde çevrenin rolünün önemi EÇE’nin dayandığı temeldir. EÇE çocuğa destek olacak ortamı hazırlayarak gelişimine katkı yaparken aslında bir erken müdahale özelliğini de taşımaktadır. Maalesef ülkemizde bu gerçek hep göz ardı edilmektedir. Bu da EÇE’nin önemini ve gücünü tam olarak kullanmamak anlamına gelmektedir.
Her çocuk gelişimi için gerekli olan şartlara sahip olmaya bilir. Sağlıklı doğmuş, iyi beslenme ve yeterli bakım imkanı ve uygun barınma koşullarına sahip, engellilik veya diğer biyolojik kırılganlıklar taşımayan çocuklar olmayabilir. Onlara gereken bakımı, beslenmeyi sağlayabilecek ve gelişimleri için doğru tutum ve davranışlara sahip olan aileler tarafından da yetiştirilemiyebilirler. İşde o zaman bu çocukların gelişimleri risk altındadır. İyi gelişmeleri için bir müdahale gereklidir. Bu da gelişimleri için destekleyici faktörleri arttırmak ve yaşamlarındaki risk faktörlerini azaltmakla mümkün olur. Amaç onları dirençli kılmaktır. Erken yaşların çocuğun gelişiminde belirleyici olduğu ve ileriki yaşamını etkilediği ile ilgili bilimsel kanıtlar vardır. İnsana yapılan yatırımda topluma en çok dönüşün erken yaşlarda yapılan yatırım olduğu da bilinmektedir. Durum bu ise bütün çocukları gelişimlerinin en üst potansiyeline ulaştırmak ve iyi olma halini erken yaşlarda sağlamak gerekir. Erken Çocukluk Eğitimi ile bu çocukların kırılganlıktan dayanıklılığa doğru bir değişim yaşamasını sağlayabiliriz. Bunu yapmadığımızda bu çocuklar ile daha iyi şartlarda yaşayan yaşdaşları arasında gelişimsel olarak fark olacak ve bu fark erken yaşlarda müdahale olmadığı takdirde yaşam boyu devam edebilecektir. Bu da toplumda eşitsizliklerin yerleşmesinde önemli bir neden olacaktır.
Üç farklı erken müdahale düzeyinden söz edebiliriz. Temel Müdahale: Beklenilen sorunlar vardır. Hedef bu beklenilen sorunların önüne geçmek onlar ortaya çıkmadan müdahale etmektir. Müdahale ya ülkedeki genel nüfusu ya da risk altındaki kitleyi amaçlar. Örneğin eğitim düzeyi düşük ebeveynli ailelerden gelen çocukların örgün eğitimde zorluk yaşayacakları biliniyorsa onlar okula başlamadan müdahale programları ile okula hazırlanabilirler. İkincil Müdahale: ortaya çıkan olumsuzlukların yaygınlığını azaltmayı amaçlar. Daha ciddi sorunları önlemek üzere mevcut erken belirtilerin üstesinden gelerek yüksek risk taşıyan kitleye müdahale eder. Aynı örneği kullanırsak eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen çocuklar okula başladıktan sonra başarısızlık yaşıyorlarsa onların okulda başarılı olması ve ilerdeki farklı sorunları engellemek için yapılan müdahale ikincil bir müdahaleye örnektir. Üçüncül Müdahale : ortaya çıkan olumsuzlukların tekrarını azaltmayı amaçlar. Etkilenen bir kitleye müdahale eder, mevcut ciddi sorunların üstesinden gelir ve tekrarını veya uzun vadede devamını önler. Eğitiminde başarısız olmuş ve okulu terk etmek zorunda kalan çocukların yaşama uyumunu sağlamak ve onları üretime katmak için yapılacak bir müdahale programı buna iyi bir örnektir.
Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen farklı risk faktörleri vardır. Sağlıkla ilgili risk faktörü olarak çocukların beslenme durumu, anne ve çocuğun sağlık hizmetlerini ne kadar kullandığı, gelir düzeyinin seviyesi, temiz su olup olmadığı , temiz ve emniyetli bir çevrede yaşayıp yaşamadıkları sayılabilinir. Beslenmeyle ilgili risk faktörleri ise boy kısalığı/bodur kalma, demir, iyot eksikliği, anne karnındaki büyümede eksiklik ve düşük doğum ağırlığıdır. Bu gibi risk faktörleri bilişsel gelişim ve sosyal gelişimdeki yavaşlamalara yol açar ve beslenme bozukluğunun en önemli sonuçlarıdır. Psikolojik risk faktörlerinin başında ev ortamının çocuğun gelişimini destekleyici özelliklere sahip olup olmaması gelir. Kaliteli bir okulöncesi eğitim merkezine devam çocuğun gelişimine önemli bir katkı yapar. Bunun olmaması ise bir risk faktörüdür. Ebeveynler dışındaki alternatif bakımın kalitesi de önemli bir risk faktörüdür. Çocuk koruma ile ilgili risk faktörlerinin başında çocuğun nüfusa kayıtlı olup olmadığı gelir. Eğer nüfusa kayıtlı değilse çocuk bir çok haktan mahrum kalmaktadır bu da önemli bir risk faktörü olmaktadır. Bir diğeri de şiddete baş vuran ebeveyn davranışlarıdır. Çevre ve topluma bağlı risk faktörlerine gelince bunların başında yoksulluk/ mahrumiyet gelir. Yoksulluk içindeki çocuklar birikmiş bir çok risk faktörüne maruz kalmaktadırlar. Biyolojik risk faktörleri, beslenme bozuklukları, düşük doğum kilosu, çevresel zehirlere maruz kalmak yoksullukla birlikte gelen risk faktörlerinin başında gelir. Sosyal dışlanma çevre ve topluma bağlı diğer bir risk faktörüdür. Bu, eğitime ulaşamama, oturma merkezlerinden uzak yerlerde yaşam, çocuğun ana dilinin azınlık dili olması, ve cinsiyet gibi risk faktörlerini içerir. Erken evlilik, erken yaşda doğum da bu alandaki risk faktörleri olarak belirtilebilinir.
EÇE’nin bir erken müdahale aracı olması için çocukların gelişimlerini desteklemede bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi gereklidir. Bu çocuğun sağlığı, beslenmesi, ve gelişimini içerdiği gibi gelişiminin sosyo duygusal, zihinsel ve fiziksel gibi farklı alanlarını da içermelidir. Erken müdahalelerin aileye odaklanması da önemlidir. Çocuklar kaliteli bir kuruma devam etseler de ailelerin çocukların eğitiminde kurumla ortak olmadığı durumlarda kurumun olumlu etkileri sürekli olamaz. Ayrıca, müdahale programlarına ihtiyaç duyan çocukların çoğu kurumlara gidemediği gibi gittikleri kurumların verdikleri eğitim de düşük kalitelidir. Böyle durumlarda ailelerin çocuğun eğitimi ve gelişiminde kurumla ortak olmaları daha da önem kazanmaktadır. Müdahale anlayışına yön vermiş yaklaşımlardan “Gelişimsel Çerçeve” (Guralnick, 1997) çocuğun gelişiminde ebevyn-çocuk ilişkisini, ailenin çocuğa sunduğu yaşam ve deneyimleri ve aile tarafından sunulan beslenme ve sağlık olanaklarını belirleyici olarak kabul eder. Ailenin bu davranışları ideal düzeyde olduğu zaman çocuğun iyi gelişeceğini bu davranışlar olumsuz olduğunda da gelişimin olması gereken düzeye ulaşamaya-cağının altını çizer. Ailenin bu davranışları ideal düzeye çıkarıldığında çocukların gelişimi için destekleyici faktörlerin artması sağlanmış demektir.
EÇE çocuklar ve aileleri için “kaynak desteği”, “sosyal destek” ve “bilgi ve hizmetler” sunduğu zaman bir müdahale programı kimliğine de kavuşur. Kaynak desteği, aileleri çocukları ve kendileri için toplumdaki mevcut hizmetlerden haberdar etmek, onlara ulaşmalarını sağlamak ve bu hizmetleri koordine etmektir. Sosyal destek sosyal bağların harekete geçirilmesi, ebeveynden-ebeveyne grupları kurmaktır. Bilgi ve hizmetlerde ise ev ve kurum temelli EÇE programlarının uygulanması, uzmanlar ile ebeveynlerin ilişkisini kurmak ve bu ilişkinin, problem çözme ve yönlendirici olma niteliğini taşımasını sağlamaktır.
Erken Çocukluk Eğitimi erken müdahalenin en önemli ve en temel aracıdır. Gelişimleri risk altındaki çocuklar ve aileleri farklı EÇE hizmetleri ile ( kurum temelli, ev temelli, alternatif yaklaşımlar) desteklenebilir ve yaşamda eşit bir fırsat yakalayabilirler. Müdahale programlarının etkisini gösteren bir çok bilimsel araştırma vardır. Maalesef ülkedeki EÇE sistemi müdahale programı olma niteliğine sahip değildir. Okullaşmada bölgesel ve gelir düzeyine göre farklılıklar vardır. Daha yüksek gelirliler ve daha gelişmiş bölgelerde yaşayanlar sisteme daha çok ulaşmaktadırlar. Sistem hizmet alanını dar bir biçimde tanımlamakta 4-5 yaşlara öncelik tanımaktadır. Yaygın bir sistem olmadığı gibi öncelikler de belirlenmemiştir. Bu durum çocukların gelişim ve eğitiminde dolayısı ile toplumun gelişiminde olumsuzluklar yaratmaktadır. Bununla birlikte gelişimleri risk altındaki çocuklara yaşamları için eşit fırsat verme imkanı da kaçmaktadır.
Eğitim politikalarında EÇE hizmetlerinin ulaşımında daha çok ihtiyacı olanlara öncelik sağlanması ve okulöncesi öğretmenlerinin de EÇE’nin müdahale yapma gücünü göz önüne alarak eğitimlerini planlamaları ve yürütmeleri belki bu fırsatı yakalamakta etkili olabilir.